27 Mart 2010 Cumartesi

resimdeki tek fazlalık



Bu sabah balkonda yaptık kahvaltımızı... İstanbul'da oturup da evimin camından denizi görmek bana mutluluk veren şeylerden biri.



Hani çocuklar için hazırlanmış bulmacalarda olur ya; "iki resmin arasındaki 7 farkı bulun" der. İşte ben de diyorum ki "Bu resimdeki fazlalıkları bulun."



Ama ben o iki kocaman apartmanın arasından görünen masmavi denize ve elbette İstanbul'a hayranım... Onun için de kendimi şanslı sayanlardanım...








kedileri bile okumuş...



Geçen haftasonu güneşi görünce ucundan kenarından elbette kendimizi hemen dışarı attık. Ege'cim bütün hafta eve tıkıldı diye de her zaman olduğu gibi -zevkle- ona göre bir plan yaptık. Eşimin halasının Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olması nedeniyle her fırsatta o şahane manzarayı görmek bizi çok rahatlatıyor. Yani Reyhan Halamızla Boğaziçi Üniversitesi'ne gittik.



Ege kendini attı çimlere. İki üniversite öğrencisi kızın topunu alıp oynama kalkıştı. (biz de onlara Ege'nin topunu verdik de iş halloldu) Sonra küçük bir kızın bisikletine sataştı. Ayaklarının pedallara yetişmemesi Ege için değil de babası için biraz sorun yarattı tabii.



Bu arada da Manzara'da da bişiyler yedik. Bütün kedileri de doyurduk ayrıca. Ama biri yanımızdaki banka oturup gazete okumayı tercih etti (!) Hem de sanat sayfasını... Allahım, bu üniversitenin kedileri bile okumuş :)

24 Mart 2010 Çarşamba

trendyol'a davetiye

Ben de yeni üye oldum. Harika bir alışveriş sitesi. Çok güzel markalar ve %70'e varan indirimler için davetiye ile üye olmak gerekiyor. İsteyenlere davetiye gönderebilirim. Bunun için profilimdeki mail adresine ulaşmanız yeterli.

21 Mart 2010 Pazar

browni



Yani bilemiyorum, çok güzel yaparım ama bu sefer güzel sundum da... Hem de ıslak ıslak nası lezzetli olmuş. Buyrun size tarifi...




Malzeme


  • 4 yumurta


  • 2 su bardağı toz şeker


  • 1 su bardağı süt


  • 1 su bardağı sıvıyağ


  • Kakao


  • 2 su bardağından biraz fazla un


  • 1 paket kabartma tozu


Yapılışı


Un ve kabartma tozu dışındaki tüm malzemeler mikserle karıştırılır ve kocaman bir bardak sos olarak sonradan kullanılmak üzere ayrılır. Kalan malzemeye un, kabartma tozu ve bir miktar daha kakao eklenerek kek kıvamına getirilir ve kalıba dökülür.


Kek fırından çıktıktan sonra birkaç kürdan darbesi sosun daha derinlere girmesi için pratik bir yol. Sonra da afiyetle yenir :)

16 Mart 2010 Salı

bahar gelsiiin...

Ben nisan ayında doğdum. Baharı çok severim. Ne bunaltan ne üşüten havasını, güneşini, tomurcuktaki çiçekleri, kendini güneşe sereserpe atmış kedileri, köpekleri...

Tüm İstanbul halkı, geçen yazdan beri yağmur duaları edip duruyoruz. "Aman suyumuz bitmesin, kesilirse ne yaparız, sıcaktan mahvoluruz" diye söyleniyoruz ama insanoğlu işte. Biraz dengesiz, biraz doyumsuz oluyor. O geçen sene yağmur yağsın diye bulutları sayan ben şu aralar, "e gelsin artık bahar, kurusun her yer" modundayım. Bugün güneşi görünce nasıl da sevindim. Ama yine de hava soğuk. Denizden soğuk soğuk esiyor rüzgar.

Halbuki hava biraz daha ısınsa... Herkes atar kendini sokaklara. Ben baharda en çok şu hataya düşerim; "Güneş varmış" der ince giyinir sonra da gölgede donarım. Ama şöyle sırtıma güneşin vurduğu an da en keyiflisi olur. Hava limonata gibi olur baharda. Güneş tam kıvamında, rüzgar tam kararında. Bi de laleler açsın. O zaman İstanbul'umun tadı daha bi başka olur. Emirgan başka olur, evimin balkonu başka. Yeşilköy cıvıl cıvıl olur, Bebek'te deniz daha mavi...

Velhâsıl, bahar gelsin, nisan gelsin. Şenlenelin bütün İstanbul..



.

11 Mart 2010 Perşembe

güzel bir tespit



Bana gelen bir maili paylaşmak istiyorum. Prof. Dr. Özcan Köknel'in "Çatışan Değerlerimiz" adlı kitabından bir alıntı;



ERKEK KEDİ AĞACA ÇIKMIŞ



Soru: "Erkek kedi bir ağaca çıkmış ve inmek bilmiyor. Kediyi o ağaçtan indirmek için ne yaparsınız?"



Cevap Şıkları:


1) Ağaca Tırmanırsınız.


2) Merdiven dayayıp tırmanırsınız.


3) "Gel pisipisi" diye seslenirsiniz.


4) Dişi bir kedi getirirsiniz.



5) İtfaiyeyi çağırırsınız.



Sorunun değerlendirmesi aşağıdaki gibi;



Değerlendirme:



1) Ağaca tırmandıysanız; cesur ve girişkensiniz. İyi bir "satış temsilcisi" olursunuz.



2) Ağaca merdiven dayadıysanız; hedefe hangi yöntemle ulaşacağınızı planlayabiliyorsunuz. İyi bir "halkla ilişkiler müdürü" olursunuz.



3) "Gel pisipisi" diye seslendiyseniz, saflık derecesinde iyimsersiniz. Ne yaparsanız, yapın, sakın kendi işinizi kurmayın.



4) Dişi bir kedi getirdiyseniz; kendi işinizi kurup çok başarılı ve ünlü olabilirsiniz.



5) İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri aradıysanız; sorumluluğu başkalarına atmayı beceren "iyi bir üst düzey yönetici" olursunuz.



Bu alıntıya ek yapanlar olmuş:



6) Ağacı kesersiniz, böylece başka kedilerin çıkmasını da engellemiş olursunuz; sizden mükemmel bir " kamu yöneticisi " olur.



7) "Bana ne" deyip yolunuza devam edersiniz. Sizden çok iyi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olur.



8)Kendiniz dişi kedi kılığına girip ağacın altında cilve yaparsınız; magazin medyası peşinizi bırakmaz, şöhret olursunuz.




10 Mart 2010 Çarşamba

kurabiye







Geçenlerde yaptım bu kurabilyeleri. Ege de Zafer de bayıldı. Ben de kendime görev edindim ve isteyen herkesle paylaşmaya karar verdim. Ama sanırım benim emektar fotoğraf makinem biraz amatör kalıyor bu işler için. Yani inanın, kurabiyeler göründüklerinden daha güzeldiiiii :)




Malzemeler;




  • 1 yumurta


  • 1 su bardağı toz şeker


  • 1 su bardağı sıvıyağ (isteğe göre bir paket yumuşak margarin de olabilir)


  • 3 tepeleme çorba kaşığı yoğurt


  • 1 paket kabartma tozu


  • Aldığı kadar un


  • 1 limonun rendesi (isteğe göre portakal kabuğu, damla çikolata, çekilmiş ceviz vs. olabilir)


Tüm malzemeler karıştırılırarak bir hamur elde edilir. Elbette margarinle çok daha kıvamlı bir hamur oluyor ama ben pek katı yağ kullanma taraftarı değilim. İsteğe göre şekillendirilir ve sıcak fırına sürülür.



Afiyet olsun...

9 Mart 2010 Salı

ben de çantamı boşalttım

Sevgili Bengü ( http://yemektepsisi.blogspot.com/ ) tarafından mimlenmiş durumdayım. Bana "çantanı boşalt" diyor... Ben de Bengü'nün isteğini zevkle yerine getiriyorum :) Klasik bir "anne çantası işte...





  • Minik cüzdanım içine gerekli herşeyi alıyor.

  • Cep telefonum. (Kendisine karşı koyamadığım bir ilgim var.)

  • Kırmızı küçük not defterimin içinde yemek tariflerinden hatırlatmalara, beğendiğim sitelerden bloğumda yazabileceğim fikirlere kadar hepsi yazar.

  • Eşimin yıllar önce hediye ettiği tükenmez kalemim.

  • Mac parlatıcım.

  • Ege Bey için Prima bez (umarım bu yaz kurtuluruz.)

  • Vazgeçemediğim Watsons marka küçük boy ıslak mendil. Bir de mavi kremlisi var, bir ondan bir ondan kullanıyoruz Ege'yle.

  • Bu aralar havanın durumu malum İstanbul'da. Şemsiyem hep yanımda ve elbette rengi MOR.

  • Bu çantamın en çok sevdiğim özelliği içinde anahtar için bir anahtarlığın (!) olması. Koca çantada anahtarımı bulmakta hiç zorlanmam.

  • Genellikle birşey kaçırmayım diye fotoğraf makinemi de hep yanımda taşırım. Bu fotoğrafı kendisiyle çektiğim için çantası var sadece. Yaşasın Case Logic.

  • Ve son aldığım 30 cc'lik farfümüm. Yanımda taşımak çok pratik. S.T. Dupont, Blanc...

Ben de aşağıdaki arkadaşlarımı mimliyorum. İsteyen boşaltsın çantasını :)



1. zeynepin evi
2. papatya
3. ...Renginle Renkli Hayat...
4. TURUNCU... SICACIK, UMUT DOLU...


5 Mart 2010 Cuma

bin muhteşem güneş




Bu sefer de Khaled Hosseini'nin ikinci kitabı "Bin Muhteşem Güneş" hakkında yazmak istiyorum.




Hiç tarzım değildir, kitabın sonunu okumak, sonraki sayfalara bakıp küçük fikirler edinmek. Ama bu yazar ilk kitabında beni ağlattığı gibi bu kitabında da resmen sondan başa okudum kitabı. Kalbime inmemesi için olayların sonunu öğrenmem gerekiyordu ama...




Çok sürükleyici, ilki gibi ilgi çekici bu kitapta yazar, yine Afganistanı ve ama bu defa iki kadının kesişen yaşamlarını anlatıyor. İlk kitabında olduğu gibi müthiş bir dostluk kitabın sayfalarına yayılıyor.




Meryem'in hasta annesi ve sefalet dolu yaşantısı ile Leyla'nın çok sevdiği ailesini kaybetmesi, Meryem'in zengin babasına duyduğu özlem ile Leyla'nın Tarık'a olan aşkı ve iki kadının kesiştiği adam Raşit. "Bir insan bu kadar kötü yürekli olabilir mi?" sorusuna aranan cevaplar...




Afganistan'da yaşananlar yine açık yüreklilikle anlatılıyor ve gerçekten insanın içi parçalanıyor. Hasret, dostluk, aşk ve insanlık başarıyla kurulan olay örgüsüyle okuyucuyu kitabın içine alıyor. Çıkmaz yola girildiği düşünülen olayların düzlüğe çıktığını görmekse insanın içine su serpiyor.




Harika bir roman... Başka da birşey demiyorum...

4 Mart 2010 Perşembe

küçük bir teşekkür...

Bu blogla uğraşmaya başladığımdan beri, izleyicilerim benim gözbebeklerim. Herkesin bloğunu ziyaret etmeye çalışıyorum. İlgileniyorum. Yeni şeyler öğrendikçe keyifleniyorum.



İnsanların benim paylaştıklarımla ilgilenmesi de çok zevkli. Günden güne de izleyicilerim artıyor ya... Nası hoşuma gidiyooooooo... Anlatamam...



Biraz önce sayfamı açtığımda ise bu sayının 30 olduğunu gördüm. Son izleyicimin canım kocam olması da yüzümde kocaman bir gülümseye sebep oldu.



Zafercim, acaba okuyanlar düşünür mü ki? "Bu adam 30. izleyiciye kadar nerelerdeymiş" diye :) Daha işin çok başındayız ama, sen de her zaman olduğu gibi yanımdasın. Sana da diğer ziyaretçilerime de beni yalnız bırakmadığınız için teşekkür ediyorum...



Ve Zafercim, Seni Çok Seviyorum...




2 Mart 2010 Salı

cicicee



Bir annenin "çocuğum için nerede ne var? sorusundan hareketle oluşturulmuş bir site cicicee.com. Çocukların eğlence ve eğitim hayatlarıyla iligili aradığınız çoğu bilgiyi ve enteresan fikirleri bulabildiğiniz, "ben niye daha önce düşünemedim?" dedirten bu sitede, eğlence ve aktiviteler, kültür ve sanat, medya ve yayın, yeme ve içme, spor ve sağlık, doğa ve rekreasyon, bilim ve teknoloji ile alışveriş başlıkları altında birçok şey sizi bekliyor.
Sitenin adresi;